Yücel Sönmez
Büyülü ıhlamur ormanı…
Bursa/Karacabey
Türkiye’nin en uzun doğal plajlarından birine mesken sahipliği yapan Karacabey Boğazı’na birinci gidiş nedenim plajın çabucak gerisinden dağın eteklerine kadar uzanan longoz ormanında gezmekti. Longozda gezmek etkileyiciydi fakat havada hâkim olan ıhlamur kokusu baş döndürücüydü. Meğer ağaçların ortasında gezerken rastgele bir ıhlamur ağacına denk gelmemiştik. Longoz ormanından dağın eteklerine yanlışsız yol aldıkça kokunun yoğunluğu da artmaya başladı. Birinci ıhlamur ağaçlarına denk gelmemiz doruğun eteklerinde oldu. Sonrasında da ıhlamur ağacından öbür ağaç yoktu. Havadaki koku bizi kendine çekmiş, ıhlamur ormanının içine girmiştik.
Havası ıhlamur kokan bir ormanda dolaşmanın keyfi, longozun hoşluklarını dahi unutturmuştu takımımıza. Orman Genel Müdürlüğü’nün datalarına nazaran Türkiye’de yaklaşık 22 bin hektarlık alanda 385 tonluk faydalanılabilir ıhlamur var ve bunun en büyük ve yekpare kesimi Karacabey Ihlamur Ormanları. Yılın tam da bugünlerinde geçimlerini ıhlamurdan sağlayan birçok köylü, metrelerce yükseklikteki ağaçlara tırmanarak ıhlamur çiçeğini topluyor. Yaklaşık 1 ay sürecek olan hasatta, ıhlamurlar toplandıktan sonra kurutulup satışa sunulmak üzere hazır hale getiriliyor. Bugünlerde bölgeye yapacağınız bir seyahatle hem ıhlamur kokusunu doyasıya içinize çekip yürüyüşler yapabilir hem de köylülerin hummalı çalışmalarına takviye vererek kendi ıhlamurunuzu toplayabilirsiniz. Gitmişten ormanın çabucak yanı başındaki longozu da ziyaret etmeyi ihmal etmeyin çünkü longoz da her adımda farklı bir çiçekle karşılıyor konuklarını.
Nurgül Büyükkalay
‘Gül döktüm yollarına…’
Isparta/Güneykent
Bugünlerde Isparta köylerini ağır bir gül kokusu sarmış durumda. Renk renk güllerin ortasında çiftçiler tatlı bir telaş içinde. Güller Vadisi Güneykent beldesinde mayıs ayında başlayan gül hasadı devam ediyor. Rengârenk çiçek görünümlerine bir de mis üzere bir koku eklendiğini hayal edin. Güllerin kısmından koparılıp şişeye ulaşana kadarki seyahatini görüp bir kesimi olmanız için temmuz ayının birinci haftasına kadar vaktiniz var. Uçsuz bucaksız gül bahçelerindeki hasada katılıp gül toplayan çiftçilere eşlik etmek çok zevkli. Lakin günün birinci ışıkları şimdi belirmeden uyanmaya hazır olun. Zira güller hava ısınmadan saat 5.00’te toplanıyor, güneş ışıkları yakıcı hale gelmeden saat 10.00 üzere iş tamamlanıyor. Siz yeniden de yanınıza şapka ve güneş kremi alın. Saat kaç olursa olsun yayla güneşi yakıcı.
Sanırım erkenden yola koyulmanın en büyük mükafatı, bülbülün güle olan aşkına tanıklık etmek. Bülbüller güllerin açtığı devirde daha canlı öterlermiş derlerdi de inanmazdım. Sabahın erken saatlerinde gül tarlalarında harikulade bir senfoni gerçekleşiyor. Sonra saat 10.00 olunca pat pat sesler duymaya başlıyorsunuz. Güller bu patpat denen tarım araçlarına yüklenip fabrikalara götürülüyor. Tıpkı gün işlenerek gül yağına dönüştürülüyor. Fabrikada gül yağı, gül suyu ve sabun üretimi yapılırken tipe katılanlara gülün tüm seyahati anlatılıyor. Fabrikada gül yaprakları havuzunda ‘gül döktüm yollarına’ klibi çekip eğlenceli fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Yorgunluğunuzu meydandaki köy kahvesinde gül çayıyla atın.
Serda Büyükkoyuncu
Longozdaki çarpıcı güzellik
Acarlar/Sakarya
Çamurda yetişmesine karşın dünyanın en pak çiçeği olan nilüfer; saflığı, umudu ve tekrar başlangıçları temsil eder. Bilimsel ismini su perileri Nymph’lerden alan ve çoğunlukla lotus çiçeğiyle karıştırılan nilüfer, Mısır mitolojisinde Horus’un, Akadlar’daysa Tanrıça Aşera’nın sembolü olmuş. Mayıs-eylül ayları ortasında çiçek açan nilüferleri izlemek için artık en ülkü vakit. İstanbul’da rastgele parkta yahut koruda sürpriz yaparak karşınıza çıkabilir lakin benim teklifim, bitkiler için adeta kurtarılmış alanlar olan Atatürk Arboretumu yahut Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ne gitmeniz. Sakarya’da Türkiye’nin hatta dünyanın sayılı longoz ormanlarından biri olan Acarlar Longoz Ormanı’na 9.00-15.00 saatleri ortasında giderseniz 750 metre uzunluğundaki iskelede yürürken nilüferleri çiçek açmış halde görebilirsiniz. Günün sonunda bir SPA merkezinde rahatlamak isteyenlere konaklama tekliflerim; NG Sapanca Enjoy, Seçkine World ve Sapanca Gölü’ne nazır Lale Butik.
Bolu’da 7 bin 300 metrekarelik alana kurulan Nilüfer Sanat Parkı’nda 140 çeşit nilüfer çiçeklendiğinde oluşan ortam hakikaten büyüleyici. Bursa Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı’dan teknelerle Kız Adası civarında açan nilüfer çiçeklerini görmek için kısa bir tipe çıkabilirsiniz. Ayrıyeten Çanakkale Biga’daki Nilüfer Gölü, kuruma tehlikesini atlattıktan sonra yine nilüfer çiçeklerini açmanın coşkusunu yaşıyor. Gölü ziyaret ettikten sonra konaklamak için Kuzey Ege’ye yanlışsız devam edip İda Costa ve İda Blue’yu tercih edebilirsiniz. Türkiye’nin en büyük nilüfer tarlası olan Denizli’deki Çivril (Işıklı) Gölü, Büyük Menderes Nehri’ni besleyen kaynakların üzerinde. Şayet nilüferlerin peşinde bir dünya seyahati planlıyorsanız Mauritus’ta iri gövdeli ağaçları ve Victoria Amazonica olarak bilinen devasa nilüferleri görmek için dünyanın en eski bahçelerinden birine, Sir Seewoosagur Ramgoolam Botanik Bahçesi’ne uğramalısınız. Seyşeller’deyse başşehir Mahe’nin botanik bahçesinde kocaman nilüferlerin yüzdüğü havuzlar ve dev kaplumbağalar görebilirsiniz. Singapur’daysa yaklaşık 1 milyon metrekarelik alana yayılan Gardens By The Bay dünyanın dört bir yanından farklı nilüfere konut sahipliği yapıyor.
Murat Cengizer
Lavantalarla dans
Isparta ve Burdur
Yeşilden mora dönen çiçekleri ve büyüleyici kokusuyla lavanta, kır bitkileri ortasında eşsiz bir yere sahip… Antalya’dan Tokat’a kadar birçok bölgede yetiştirilen bu çalımsı Akdeniz bitkisinin çekim alanıysa Göller Yöresi. Ben de size Acıgöl, Burdur ve Eldere göllerini fona yerleştiren lavanta kokulu dört adres vereceğim.
Kuyucak: Gül ve zambakla bir çiçek cennetine dönüşen Isparta’nın lavanta üssü. Keçiborlu ilçesine bağlı köyde 5 bin dönüm arazi lavantaya ayrılmış. Türkiye’deki üretimin dörtte üçünü karşılayan Isparta Kuyucak, Kuşçular Köyü’yle birlikte yaz aylarında yüz binlerce turisti ağırlıyor. Klasik kıl çadırları, mor kır konutları, lavantalı balı, çayı ve dondurmasıyla dikkat çeken köy, Fransa’nın lavanta merkezi Provence ile yarışır halde. ‘Lavanta kokulu köy’, Süleyman Demirel Havalimanı’na 25 kilometre uzaklıkta.
Çukurören: Göller Yöresi’nin pembe ve mor tarlalarıyla dikkat çeken bir öteki Isparta köyü. Kuyucak’la ortasındaki aralık, kuş uçuşu 5 kilometre. Gülün de yetiştirildiği köyde lavanta tarlalarının birden fazla Burdur Gölü’ne bakıyor. Çukurören, fotoğraf sanatkarlarının aralıklarla uğradığı duraklardan.
Senir ve Ardıçlı: Burdur Gölü kıyısındaki iki köy 47 yıldır lavantalarıyla kadraja giren bölgelerden. Her iki köy de Isparta, Keçiborlu’ya bağlı. Bölge Uzakdoğulu turistlerin bile ilgisini çekiyor.
Akçaköy Lavanta Deresi: Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı köy, 375 dekarlık alanıyla Türkiye’nin en büyük lavanta bahçesine sahip. Yazın yüz binlerce turisti karşılayan Lavanta Deresi; Sagalassos Antik Kenti, Lisinia Tabiat Hayat Alanı ve Salda Gölü’yle varlıklı bir seyahat alanı sunuyor.
Ferdi Akarsu
Orkideler dört bir yanda
Sayıları her gün artmakla birlikte 11 bin civarında bitki çeşidiyle ülkemiz, büyük bir zenginliğine sahip. Bu bitkiler ortasındaki orkidelerse, dünyada 25 bin civarında çeşit sayısıyla en kalabalık ailelerden biri. Ülkemizde yaklaşık yüzde 15’i yalnızca Anadolu’da olmak üzere 200’e yakın cinsle temsil ediliyor orkide. İşte bu nadide çiçekleri tam da bugünlerde Ege, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde görmek mümkün.
Ege Bölgesi: Orkide cinsleri açısından son derece varlıklı. Karaburun-Çeşme-Seferihisar ile Güney Ege’de Bafa Gölü etrafından başlayarak Milas-Köyceğiz-Dalaman-Marmaris- Datça dolaylarındaki makiliklerde kendini gösteriyor.
Akdeniz Bölgesi: Toros Dağları’nın bilhassa makilik alanlarında yaşayan orkide cinslerine batıda Kaş-Fenike-Kemer Orta ve Doğu Toroslar’da Burdur-Bucak-Aksekiİbradı ve Kahramanmaraş’ın Akdeniz iklimine sahip hayat alanlarında bu ayın son günlerine kadar rastlamak mümkün.
Karadeniz Bölgesi: Bilhassa bataklık orkideleri bu bölgede daha sık görülüyor. Yaylalar ve nemli bölgeler başta olmak üzere mayıs ve temmuz ayları ortasında çiçeklenen Karadeniz orkideleri, tüm yaylalarda karşınıza çıkabilir. Batı’da Küre ve Yenice ormanları, doğudaysa bilhassa Posof, Şavşat ve Camili’nin yaylalarında, orman içi açıklıklarında da rastlayabilirsiniz.
Bahar Gündoğdu
Ayçiçeklerinin sarı dünyası
Trakya
Seyahat etmenin en hoş yanı varmak değil, yolda olmak benim için; bu aylarda yollar da bir öteki hoş olur. Hele ki Trakya’nın… Saros’a yanlışsız yol aldığınızda evvel köy yollarında kanola tarlaları karşılar sizi. Akabinde bütün dünyanın güneş çiçeği dediği ancak biz Türk halkının neden bilmem ayçiçeği ismini taktığı, eskilerin deyişiyle gündöndüler selamlar yolcuları.
Hem de ne karşılama! Göz alabildiğine… Pamuk pamuk bulutlar, uçsuz bucaksız sevinçli ayçiçekleri ve onların ortasında vereceğiniz pozlar her vakit en sevdiğiniz fotoğraflardan biri olacak. Benim favori tarlalarım Keşan’la İbrice Limanı ortasındaki köylerin sonlarında. Köy yollarında yer gök sapsarı oluyor ve daha da hoşu, bu yollar kesinlikle denize çıkıyor.
Uğur Biryol
Kaçkarlar’ın renkleri
Çiçekli Yayla/Çamlıhemşin
Kaçkar Dağları florasının en çeşitlilik gösterdiği vakit dilimi haziran-temmuz ayları. Bu mevsimde Çamlıhemşin’den yaklaşık 40 kilometre aradaki Çiçekli Yayla’ya ulaşırsanız, floranın en renkli ve çeşitli olduğu bölgeye de vardınız demektir.
Çiçekli Yayla’da Köylük Sırtı denen yere ulaştığınızda göz alabildiğine bir görünüm eşliğinde, Hemşin zambağı, turuncu gelincik, aslanpençesi, civanperçemi, yüksükotu, dağlahanası, dağorkidesi, iğnelik çiçeği, çançiçeği, düğün çiçekleri ve ballıbaba üzere rengârenk ve çok sayıda çiçek karşılayacak sizi. Çiçeklerin süslediği yaylanın fonundaysa Kaçkarlar’ın karlı doruklarının imgesi var.
