HDP Eş Genel Lideri Mithat Sancar partisinin küme toplantısında gündemi kıymetlendirdi.
Sancar’ın satırbaşları şöyle:
Türkiye’nin tarihi OHAL ve sıkı idareler tarihidir. AKP iktidara geldiğinde bu ülkede OHAL vardı artık de olağan hale gelmiş bir OHAL var.
20 Temmuz 2016’da 3 ay için ilan edilen OHAL resmi olarak 2 yıl, fiilen hala devam ediyor.
Kayyum ve KHK uygulamalarında ısrar eden AKP MHP faşist idaresi OHAL’e can simidi üzere sarılmıştır.
OHAL devrinde çıkarılan KHK ile kamudan 152 bin kişi ihraç edilmiştir. AKP bununla da kalmadı, 35. unsur kapsamında keyfi, hukuk dışı ve haksız ihraçlarla kamu çalışanlarını baskı altında tutmaya çalışıyor. Binlerce kamu çalışanı adalet arıyor, evrakları bekletiliyor.
Kaybedilen yılların telafisi olmadığını biliyoruz ancak haksızlıkların giderilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Bizim öncelikli işlerimizden biri OHAL periyodunda yaratılan tahribatların giderilmesi, adaletin sağlanmasıdır… Bu ülkede geniş bir mağdur kesim vardır, KHK’lılar büyük yer tutmaktadır.
Adaletsizlikler diz uzunluğu. Ülke adaletsizlik cehennemine dönmüş durumda. 4 yıl evvel bugün Suruç’ta AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın müdafaa ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ilişkin iş yerine ve devlet hastanesine uzanan atakları sonucu aileden 3 kişi ömrünü yitirmişti. 8 kişi de yaralanmıştı. Fadıl Şenyaşar tutuklanmıştı. Ortadan 4 yıl geçti, adalet açısından tek olumlu gelişme yaşanmadı. Olan tek şey Emine Ana’ya hakkını aradığı için daima taciz uygulamak ve ceza vermek… Oğullarını daima gözaltına almak, eziyet etmek… Emine Ana yalnız değildir, onun haykırışı adalet arayanlara bir cüret örneği olarak görülmelidir. Daima birlikte adaletsizliklere karşı çaba etmek bizim sorumluluğumuzdur.
Kürt sıkıntısında çözümsüzlük, savaş siyasetleri ve tecrit sıkıntısı… Ortada bir gerçeklik var. Gerçek siyaset, gerçekliği gören siyasettir. Gerçek diye gözünü kapatan siyaset tahlil üretemez. Ülkeyi ve ülkede yaşayan insanları özgür bir geleceğe taşıyamaz. Ülkeyi çökertir, insanları ümitsizliğe boğar.
Gerçeklik nedir?
1-Yüz yılı aşan bir Kürt sorunu gerçeği var. Yok diyenler de biliyor ki var. Yüz yılı aşan bir Kürt sorunu gerçekliği gözümüzü kapatabileceğimiz bir şey değil. Görmezden gelirsek, yüz yıldır yaşadığımız bu karanlık, kanlı kısır döngüyü devam ettiririz.
Bu ülkede 40 yıllık bir çatışma gerçeği var. Kim inkar edebilir? Çözümsüzlük siyasetlerinin en hakim anlayış olduğu bir gerçeklik mi, kimi istisnai gelişmeler hariç gerçeklik… Çözümsüzlük siyasetlerinin tertip güçlerinin tümünün üzerinde uzlaştığı bir yol olduğu gerçeklik mi, gerçeklik… Bunu yok sayabilir miyiz? Gerçeklik yok sayılınca ortadan kalkmıyor.
Savaş siyasetleri bir gerçeklik… Bunlarla birlikte tecrit bir gerçeklik… İmralı’da 23 yılı bulan bir hukuksuz sistem uygulanıyor. Bu gerçeklikleri lisana getirmek siyasetin bir gereği mi? Bizler için gereği… Gerçeklikleri lisana getirdiğimiz için daima hedefiz.
Diğer siyasi aktörler, bu gerçekliğin üstünü palto ile örtmeye çalışıyorlar. Bunun üstünü örterek sorunu yok edemiyorsunuz. Palyatif tahlillerin uzantısı nedir? Toplumu uyuşturmak… Yani anestezi ile ya da ağrı kesicilerle oyalamaktır. Yapmamız gereken yüzleşmedir. Gerçeklikle yüzleşmedir. Saydığım gerçeklikler gizlenemeyecek kadar açık ve yıkıcıdır. Bunlarla yüzleşme olmadan bu ülkenin düzlüğe çıkma ihtimali yoktur, HDP de bunu temel almaktadır. Biz yeni bir başlangıç ve Türkiye’de eşit, özgür, demokratik barış içinde bir hayat istiyoruz. Gerçeklikleri söylemek sarsar. Birçok kısma gerçekliği gösterdiğiniz vakit sarsılabilir.
Biz yüzleşme siyasetini temel alıyoruz. Bu gerçekliklerle yüzleşecek, yüzleşmeyi gerçek tahlil siyaseti takip edecek. Partimiz hukuk dışı, ömrü ihlal eden her uygulamanın karşısındadır. Kürt sıkıntısında demokratik tahlil ve bu ülkede kalıcı barış fakat müzakere, diyalog ve demokratik siyasetle mümkündür.
Tecrit, çözümsüzlüğün modülü mıdır, evet bu bir gerçekliktir… 2013-15 yıllarını hatırlayalım. Çatışmalar durmuş, tahlil umudu yükselmiş, demokraside de iktisatta de ilerlemeler vardı. Müzakere ve diyalog metodu uygulanıyordu. Cenazeler gelmiyordu, ‘analar ağlamıyordu’. Biz istiyoruz ki vefatlar olmasın, ömür siyaseti hakim olsun. Bunun yolu savaş siyasetlerinden değil, müzakere ve diyalogdan geçer.
Umut yaratan, kanın durduğu 2,5 yıllık süreç ne vakit sona erdi? Fiilen 5 Nisan 2015’te sona erdi. İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşülen kesildiği, tecridin tekrar devreye sokulduğu tarih… Çözümsüzlük siyasetlerinin, savaş uygulamalarının ve zihniyetinin yine en ileri noktaya taşındığı yeni devrin başlangıcıdır. O günden bugüne yaşadığımız yıkımlar herkesin gözü önündedir. Gözümüzün önündekini görmek ayrıyeten cüret ister. Biz bu cüreti gösteriyoruz. Çözümsüzlüğe karşı her türlü uygulamayı reddediyoruz.
İmralı’da Öcalan ile en son Ağustos 2019’da avukat görüşmesi yapılmıştı. Öcalan kamuoyuna net bir bildiri vermişti. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım demişti. Burada da başta devlet aklı olmak üzere bütün bölümlere bir bildiri iletmişti. Neden bu talih değerlendirilmedi? Neden daha evvel deneyim edilmiş ve aslında değerli gelişmeler de yaratmış metot rafa kaldırıldı? Bizim burada, Kürt meselesinde demokratik tahlil barış, diyalog, müzakere ve demokratik siyaset derken kastettiğimiz, her alanda bunun imkanlarını yaratmak, ortadan kaldırılan kuralların yine sağlanmasını istemektir.
Gemlik yürüyüşü de bizim demokratik tahlil konusunda tavrımızın bir öbür alandaki yansımasıdır. Çeşitli kuruluşlar, kamuoyunun dikkatini, yaygınlaşan savaş siyasetlerine, daha da derinleştirilmeye çalışılan çatışma anlayışına karşı demokratik tahlil ve barış imkanlarına dikkat çekmekti. Bu bir demokratik hak… Lakin bu demokratik imkanı kullandırmamak için güvenlik güçleri iktidar buyruğuyla ağır şiddet uyguladı. Vekiller darbedildi, kelepçe takıldı… Artık burada bu türlü bir anlayışın nereye çıkacağını kestirmek güç değil. Barış ve tahlil için yapılan her türlü gelişim bu iktidarı rahatsız ediyor.
Biz çatışmaları bitirmek, bu ülkede kalıcı barışı sağlamak istiyoruz. Her alanda uğraş yürütmeye devam edeceğiz. Parlamento tabanında bütün gücümüzü kullanacağız. Vazgeçmeyeceğiz. Barış ve tahlil için kapalı tutulan kapıları açacak anahtar tam da bu duruştur. O nedenle HDP’ye tekrar taarruzlar başlıyor. Biz gerçeklikleri saklayarak siyaset yapma anlayışını reddediyoruz.
Kürt meselesinde çözümsüzlük anlayışı derinleştikçe, yalnızca iktisat çökmüyor, toplum da çürütülüyor. Biz geleceği bu zihniyet üzerine değil, tam aksine eşit yurttaşlık temelinde Kürt meselesinin demokratik olarak çözüldüğü, demokratik siyasetin her alanda belirleyici olduğu bir yaklaşımı savunuyoruz.
Bunu söylemek iktidarı rahatsız eder, anlıyoruz. Varlığını inkara, savaş siyasetlerine, kutuplaştırmaya bağlamış. Pekala muhalefete ne oluyor? Sizlerin bu gerçeklikler karşısında sözünüz nedir? Teklifleriniz nedir? Bu iktidarın izlediği yolu motamot devam ettireceğiz diyorsanız bu iktidardan temelde farkınızın ne olduğunu ortaya koyun. Bizler bu iktidarın zihniyetini ve siyasetlerini öbür türlü ambalajlarla topluma seçenek olarak sunma arayışlarına karşı çıkıyoruz.
Güçlü bir savaş tersi birlikteliğe muhtaçlık var. Toplumun büyük çoğunluğu bu savaşı istemiyor, araştırmalar ortaya koydu. 2013-15 ortasında yapılan kamuoyu yoklamalarda siyasetle, diyalogla tahlil isteyenlerin oranı yüzde 75’i buldu. Artık toplumu rehin alma yaklaşımı bu çoğunluğun sesini çıkmasını bir mühlet engellemiş olabilir lakin bir ortada demokratik hayat isteyen büyük bir çoğunluk var. Savaş siyasetlerini reddeden bir birliktelik istiyoruz. Gücümüz var, bu toplum gerçeklerle yüzleşmeyi reddeden bir yapıya sahip değil. Bu gücü muvaffakiyet ile örgütlersek göreceksiniz. Bu inkar, gerçekliği çarpıtma, manipülasyon, palavra siyasetlerini çökerteceğiz.
AKP Genel Lideri dün Gemlik yürüyüşü ile ilgili kelamlar söylerken cenazeleri de andı. Biz bir daha bu ülkeye çatışmalarda cenaze gelmesin diye çaba ediyoruz. Savaş siyaseti mevt siyasetidir. Giden her canın yüreğimizden bir modül aldığına inanan insanlarız. Bütün acılara eşit yaklaşan insanlarız. Kimse bu vefat acısını yaşamasın diye her türlü bedeli ödeyerek uğraş eden bir çizgideyiz. O nedenle hakikaten cenazelere üzülen, bizleriz. Bir daha kimse canını kaybetmesin, gençlerimiz bu çatışmada yitip gitmesin diye demokratik tahlil, barış, diyalog, müzakere demeye devam edeceğiz. Kanı da durduracağız, palavrası da çökerteceğiz, talan sistemine son vereceğiz.
Türkiye’nin yine savaş sarmalına girmesi için daima yeni oyunlar peşinde koşan bir iktidar da bir gerçeklik. Bu gerçekliği gören bir yerden gerçek siyaset yapılabilir. Bizim burada tavrımız bu kadar netken, birtakım çevrelerin spekülasyonları hiçbir bedel taşımıyor bizim açımızdan. Bizim çağrılarımız toplumun tüm kesiminedir. Evet iktidaradır da… Lakin tahminen de ondan evvel bizim dışımızdaki muhalefet partilerinedir. En evvel Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerinedir. Gelin güçlerimizi birleştirelim. Kendimizi kandıran yoldan ayrılalım. Seçimler yaklaşıyor. HDP olarak tavrımızı aylar evvelce ortaya koyduk. Ne bu zorba iktidarı ne de eski köhnemiş zihniyeti devam ettirecek arayışları kabul ediyoruz!
Çözümsüzlük siyasetlerine, savaş siyasetlerine, yoksulluğa karşı itirazı tecrit ediyorlar. Sesimiz kısılıyor. Kendine muhalefet diyen öteki çevrelerden de geliyor bu. İmralı’daki tecrite itirazı da tecrit ediyorlar. Barış için, onurlu hayat için verilen her türlü çabayı tecrit etmeye çalışıyorlar. Tecrit siyaseti her tarafa yaygınlaştırmak isteniyor. Umut varsa muvaffakiyet kaçınılmazdır!
HDP Eş Genel Lideri Mithat Sancar partisinin küme toplantısında gündemi kıymetlendirdi.
Sancar’ın satırbaşları şöyle:
Türkiye’nin tarihi OHAL ve sıkı idareler tarihidir. AKP iktidara geldiğinde bu ülkede OHAL vardı artık de olağan hale gelmiş bir OHAL var.
20 Temmuz 2016’da 3 ay için ilan edilen OHAL resmi olarak 2 yıl, fiilen hala devam ediyor.
Kayyum ve KHK uygulamalarında ısrar eden AKP MHP faşist idaresi OHAL’e can simidi üzere sarılmıştır.
OHAL devrinde çıkarılan KHK ile kamudan 152 bin kişi ihraç edilmiştir. AKP bununla da kalmadı, 35. unsur kapsamında keyfi, hukuk dışı ve haksız ihraçlarla kamu çalışanlarını baskı altında tutmaya çalışıyor. Binlerce kamu çalışanı adalet arıyor, evrakları bekletiliyor.
Kaybedilen yılların telafisi olmadığını biliyoruz ancak haksızlıkların giderilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Bizim öncelikli işlerimizden biri OHAL periyodunda yaratılan tahribatların giderilmesi, adaletin sağlanmasıdır… Bu ülkede geniş bir mağdur kesim vardır, KHK’lılar büyük yer tutmaktadır.
Adaletsizlikler diz uzunluğu. Ülke adaletsizlik cehennemine dönmüş durumda. 4 yıl evvel bugün Suruç’ta AKP Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın müdafaa ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ilişkin iş yerine ve devlet hastanesine uzanan atakları sonucu aileden 3 kişi ömrünü yitirmişti. 8 kişi de yaralanmıştı. Fadıl Şenyaşar tutuklanmıştı. Ortadan 4 yıl geçti, adalet açısından tek olumlu gelişme yaşanmadı. Olan tek şey Emine Ana’ya hakkını aradığı için daima taciz uygulamak ve ceza vermek… Oğullarını daima gözaltına almak, eziyet etmek… Emine Ana yalnız değildir, onun haykırışı adalet arayanlara bir cüret örneği olarak görülmelidir. Daima birlikte adaletsizliklere karşı çaba etmek bizim sorumluluğumuzdur.
Kürt sıkıntısında çözümsüzlük, savaş siyasetleri ve tecrit sıkıntısı… Ortada bir gerçeklik var. Gerçek siyaset, gerçekliği gören siyasettir. Gerçek diye gözünü kapatan siyaset tahlil üretemez. Ülkeyi ve ülkede yaşayan insanları özgür bir geleceğe taşıyamaz. Ülkeyi çökertir, insanları ümitsizliğe boğar.
Gerçeklik nedir?
1-Yüz yılı aşan bir Kürt sorunu gerçeği var. Yok diyenler de biliyor ki var. Yüz yılı aşan bir Kürt sorunu gerçekliği gözümüzü kapatabileceğimiz bir şey değil. Görmezden gelirsek, yüz yıldır yaşadığımız bu karanlık, kanlı kısır döngüyü devam ettiririz.
Bu ülkede 40 yıllık bir çatışma gerçeği var. Kim inkar edebilir? Çözümsüzlük siyasetlerinin en hakim anlayış olduğu bir gerçeklik mi, kimi istisnai gelişmeler hariç gerçeklik… Çözümsüzlük siyasetlerinin tertip güçlerinin tümünün üzerinde uzlaştığı bir yol olduğu gerçeklik mi, gerçeklik… Bunu yok sayabilir miyiz? Gerçeklik yok sayılınca ortadan kalkmıyor.
Savaş siyasetleri bir gerçeklik… Bunlarla birlikte tecrit bir gerçeklik… İmralı’da 23 yılı bulan bir hukuksuz sistem uygulanıyor. Bu gerçeklikleri lisana getirmek siyasetin bir gereği mi? Bizler için gereği… Gerçeklikleri lisana getirdiğimiz için daima hedefiz.
Diğer siyasi aktörler, bu gerçekliğin üstünü palto ile örtmeye çalışıyorlar. Bunun üstünü örterek sorunu yok edemiyorsunuz. Palyatif tahlillerin uzantısı nedir? Toplumu uyuşturmak… Yani anestezi ile ya da ağrı kesicilerle oyalamaktır. Yapmamız gereken yüzleşmedir. Gerçeklikle yüzleşmedir. Saydığım gerçeklikler gizlenemeyecek kadar açık ve yıkıcıdır. Bunlarla yüzleşme olmadan bu ülkenin düzlüğe çıkma ihtimali yoktur, HDP de bunu temel almaktadır. Biz yeni bir başlangıç ve Türkiye’de eşit, özgür, demokratik barış içinde bir hayat istiyoruz. Gerçeklikleri söylemek sarsar. Birçok kısma gerçekliği gösterdiğiniz vakit sarsılabilir.
Biz yüzleşme siyasetini temel alıyoruz. Bu gerçekliklerle yüzleşecek, yüzleşmeyi gerçek tahlil siyaseti takip edecek. Partimiz hukuk dışı, ömrü ihlal eden her uygulamanın karşısındadır. Kürt sıkıntısında demokratik tahlil ve bu ülkede kalıcı barış fakat müzakere, diyalog ve demokratik siyasetle mümkündür.
Tecrit, çözümsüzlüğün modülü mıdır, evet bu bir gerçekliktir… 2013-15 yıllarını hatırlayalım. Çatışmalar durmuş, tahlil umudu yükselmiş, demokraside de iktisatta de ilerlemeler vardı. Müzakere ve diyalog metodu uygulanıyordu. Cenazeler gelmiyordu, ‘analar ağlamıyordu’. Biz istiyoruz ki vefatlar olmasın, ömür siyaseti hakim olsun. Bunun yolu savaş siyasetlerinden değil, müzakere ve diyalogdan geçer.
Umut yaratan, kanın durduğu 2,5 yıllık süreç ne vakit sona erdi? Fiilen 5 Nisan 2015’te sona erdi. İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşülen kesildiği, tecridin tekrar devreye sokulduğu tarih… Çözümsüzlük siyasetlerinin, savaş uygulamalarının ve zihniyetinin yine en ileri noktaya taşındığı yeni devrin başlangıcıdır. O günden bugüne yaşadığımız yıkımlar herkesin gözü önündedir. Gözümüzün önündekini görmek ayrıyeten cüret ister. Biz bu cüreti gösteriyoruz. Çözümsüzlüğe karşı her türlü uygulamayı reddediyoruz.
İmralı’da Öcalan ile en son Ağustos 2019’da avukat görüşmesi yapılmıştı. Öcalan kamuoyuna net bir bildiri vermişti. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım demişti. Burada da başta devlet aklı olmak üzere bütün bölümlere bir bildiri iletmişti. Neden bu talih değerlendirilmedi? Neden daha evvel deneyim edilmiş ve aslında değerli gelişmeler de yaratmış metot rafa kaldırıldı? Bizim burada, Kürt meselesinde demokratik tahlil barış, diyalog, müzakere ve demokratik siyaset derken kastettiğimiz, her alanda bunun imkanlarını yaratmak, ortadan kaldırılan kuralların yine sağlanmasını istemektir.
Gemlik yürüyüşü de bizim demokratik tahlil konusunda tavrımızın bir öbür alandaki yansımasıdır. Çeşitli kuruluşlar, kamuoyunun dikkatini, yaygınlaşan savaş siyasetlerine, daha da derinleştirilmeye çalışılan çatışma anlayışına karşı demokratik tahlil ve barış imkanlarına dikkat çekmekti. Bu bir demokratik hak… Lakin bu demokratik imkanı kullandırmamak için güvenlik güçleri iktidar buyruğuyla ağır şiddet uyguladı. Vekiller darbedildi, kelepçe takıldı… Artık burada bu türlü bir anlayışın nereye çıkacağını kestirmek güç değil. Barış ve tahlil için yapılan her türlü gelişim bu iktidarı rahatsız ediyor.
Biz çatışmaları bitirmek, bu ülkede kalıcı barışı sağlamak istiyoruz. Her alanda uğraş yürütmeye devam edeceğiz. Parlamento tabanında bütün gücümüzü kullanacağız. Vazgeçmeyeceğiz. Barış ve tahlil için kapalı tutulan kapıları açacak anahtar tam da bu duruştur. O nedenle HDP’ye tekrar taarruzlar başlıyor. Biz gerçeklikleri saklayarak siyaset yapma anlayışını reddediyoruz.
Kürt meselesinde çözümsüzlük anlayışı derinleştikçe, yalnızca iktisat çökmüyor, toplum da çürütülüyor. Biz geleceği bu zihniyet üzerine değil, tam aksine eşit yurttaşlık temelinde Kürt meselesinin demokratik olarak çözüldüğü, demokratik siyasetin her alanda belirleyici olduğu bir yaklaşımı savunuyoruz.
Bunu söylemek iktidarı rahatsız eder, anlıyoruz. Varlığını inkara, savaş siyasetlerine, kutuplaştırmaya bağlamış. Pekala muhalefete ne oluyor? Sizlerin bu gerçeklikler karşısında sözünüz nedir? Teklifleriniz nedir? Bu iktidarın izlediği yolu motamot devam ettireceğiz diyorsanız bu iktidardan temelde farkınızın ne olduğunu ortaya koyun. Bizler bu iktidarın zihniyetini ve siyasetlerini öbür türlü ambalajlarla topluma seçenek olarak sunma arayışlarına karşı çıkıyoruz.
Güçlü bir savaş tersi birlikteliğe muhtaçlık var. Toplumun büyük çoğunluğu bu savaşı istemiyor, araştırmalar ortaya koydu. 2013-15 ortasında yapılan kamuoyu yoklamalarda siyasetle, diyalogla tahlil isteyenlerin oranı yüzde 75’i buldu. Artık toplumu rehin alma yaklaşımı bu çoğunluğun sesini çıkmasını bir mühlet engellemiş olabilir lakin bir ortada demokratik hayat isteyen büyük bir çoğunluk var. Savaş siyasetlerini reddeden bir birliktelik istiyoruz. Gücümüz var, bu toplum gerçeklerle yüzleşmeyi reddeden bir yapıya sahip değil. Bu gücü muvaffakiyet ile örgütlersek göreceksiniz. Bu inkar, gerçekliği çarpıtma, manipülasyon, palavra siyasetlerini çökerteceğiz.
AKP Genel Lideri dün Gemlik yürüyüşü ile ilgili kelamlar söylerken cenazeleri de andı. Biz bir daha bu ülkeye çatışmalarda cenaze gelmesin diye çaba ediyoruz. Savaş siyaseti mevt siyasetidir. Giden her canın yüreğimizden bir modül aldığına inanan insanlarız. Bütün acılara eşit yaklaşan insanlarız. Kimse bu vefat acısını yaşamasın diye her türlü bedeli ödeyerek uğraş eden bir çizgideyiz. O nedenle hakikaten cenazelere üzülen, bizleriz. Bir daha kimse canını kaybetmesin, gençlerimiz bu çatışmada yitip gitmesin diye demokratik tahlil, barış, diyalog, müzakere demeye devam edeceğiz. Kanı da durduracağız, palavrası da çökerteceğiz, talan sistemine son vereceğiz.
Türkiye’nin yine savaş sarmalına girmesi için daima yeni oyunlar peşinde koşan bir iktidar da bir gerçeklik. Bu gerçekliği gören bir yerden gerçek siyaset yapılabilir. Bizim burada tavrımız bu kadar netken, birtakım çevrelerin spekülasyonları hiçbir bedel taşımıyor bizim açımızdan. Bizim çağrılarımız toplumun tüm kesiminedir. Evet iktidaradır da… Lakin tahminen de ondan evvel bizim dışımızdaki muhalefet partilerinedir. En evvel Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerinedir. Gelin güçlerimizi birleştirelim. Kendimizi kandıran yoldan ayrılalım. Seçimler yaklaşıyor. HDP olarak tavrımızı aylar evvelce ortaya koyduk. Ne bu zorba iktidarı ne de eski köhnemiş zihniyeti devam ettirecek arayışları kabul ediyoruz!
Çözümsüzlük siyasetlerine, savaş siyasetlerine, yoksulluğa karşı itirazı tecrit ediyorlar. Sesimiz kısılıyor. Kendine muhalefet diyen öteki çevrelerden de geliyor bu. İmralı’daki tecrite itirazı da tecrit ediyorlar. Barış için, onurlu hayat için verilen her türlü çabayı tecrit etmeye çalışıyorlar. Tecrit siyaseti her tarafa yaygınlaştırmak isteniyor. Umut varsa muvaffakiyet kaçınılmazdır!
