Gürcistan’ın kentleri hoş, pak ve sistemli, insanları sıcakkanlı. Üstelik bizim için gidilmesi en kolay ülkelerden biri. Keşfedilecek kıymetli bir tarih ve kültür mirası var. Lakin ben bu hafta size yakınımızdaki dost ülkenin nefes kesici tabiatını anlatacağım biraz.
Gürcistan’ın tabiatını kolay yoldan anlamak için Kutaisi Bölgesi hayli ülkü. Bölge turistik ve ziyaretçilerin hayatını kolaylaştıracak imkanlara sahip.
Benim “Görmeden dönmem” diye tutturduğum Okatse Kanyonu, Kutaisi Bölgesi’nin en tanınan noktalarından. Kanyona yanlışsız yol alırken vakit gecenin ilerleyen saatlerini gösteriyor ve bizim de yorulduğumuz için konaklayacak bir yere muhtaçlığımız var. Bir mağara tabelası görüp dalıyoruz ve mağaranın önünde sabahı bekliyoruz.
Prometheus Mağarası
Büyüleyici mağara
Meğer tesadüfen bulduğumuz mağaranın ismi Prometheus Mağarası’ymış ve iki kanyon, bir mağara ve bir ulusal parkı içeren tıbbın biletlerinin de satış noktasıymış.
Bileti aldıktan sonra bir küme oluşsun diye beklemeniz gerekiyor. Kâfi sayı bulunduktan sonra bir rehber eşliğinde mağaraya giriyorsunuz. Yaz olmasına karşın içerisi epeyce serin ve yerler kaygan. Bu kurallara uygun giyinmenizde yarar var. Mağaranın içi rengârenk ışıklandırılmış. Bu durum doğallığı bozsa da içerideki kaya oluşumları nefes kesici. O kayalar nasıl su üzere akmış da kumaş halinde bir görünüme kavuşmuş, inanılır üzere değil. Rablerin ateşini çalıp insanlara armağan eden ve ağır bir cezaya çarptırılan Prometheus’un ismi verilmiş mağaraya. Mağaranın botla geçilen bir sulu kısmı da var. O kısım için ayrıyeten para ödenmesi gerekiyor.
Gün uzun ve gidilecek daha çok yerimiz var. Planımızdaki başka yerler birebir güzergâhta lakin yürüyerek ulaşılamayacak kadar uzak. Rastgele bir servisleri yok. Aracınızın olması gerekiyor.
İkinci durak olarak Okatse Kanyonu’na varıyoruz. Kapıdan girdikten sonra 2 kilometre yürümek gerekiyor. Yol, orman içinden gitse bile sıcakta zorlayıcı olabiliyor. Yanınıza kesinlikle su alın. Kanyonun yürüyüş teraslarına vardığımızda sıcaktan dilim damağıma yapışıyor.
Yüzmeye doyamıyoruz
Yerden metrelerce üste kayalara demirler çakarak bir yürüyüş yolu yapmışlar. Yükseklik korkusu olanlara nazaran değil. Havada yürüyormuş üzere oluyor. Yemyeşil ormanlara, çok aşağılarda akan suya ve ortada oluşturduğu göllere zirveden baka baka çıkıyoruz. Çok değişik bir tecrübe. Platformda görüntüyü izledikten sonra sıcaktan ölmek üzereyken kanyon sularında yüzmek için ormana dalıyoruz. Yolda yönlendirici tabelalar var lakin devlere nazaran yapılmış. Yanından geçseniz de yüksekte olduklarından görmek sıkıntı. İnsanların sesine hakikat giderek yolumuzu buluyoruz.
Tepeden gördüğümüz masmavi göllerden biri olan ‘Bear Bath’ yani ‘Ayı Banyosu’ denen gölde soğuk ve cam üzere berrak sulara kavuştuğumuzda adeta tekrar doğmuş üzere hissediyoruz. Yüzmeye, dalmaya doyamıyoruz. Buz üzere sudan sıkıntı çıkıyoruz.
Akşam olmadan son olarak Okatse Kanyonu’na yalnızca 5 kilometre uzaklıktaki Kinchka Şelalesi’ni de görmek istiyoruz. O denli görüntülerini izledim ki görmesem olmaz. Giderken kimi araçlar yolunuzu kesecek, “Sizin otomobiliniz oraya gitmez, biz götürelim” diyecekler lakin prestij etmeyin. Yol asfalt ve çok rahat. Kinchka Şelalesi’ne vardığımızda yaz mevsimi nedeniyle şelalenin suyu çok az. Yağışlı mevsimde gelsek 70 metreden dökülen suların daha etkileyici olacağını görüntülerden biliyorum.
Lisan sorun değil
Şelale ziyaretinden sonra geceyi geçirmek için bir kamp alanı aramaya başlıyoruz… Vakitten kazanmak için Martvili Kanyonu’na yanlışsız gidiyoruz. Gürcistan’da bir telefon sınırı almadığımız ve internetimiz olmadığı için navigasyonumuz yoktu ve tabelalar da yetersiz.
Martvili Kanyonu
Sora sora ilerliyoruz. Biz Türkçe soruyoruz, tarifler Gürcüce oluyor fakat tekrar de anlaşıyor ve hakikat yolu buluyoruz.
Bir gece vakti varıyoruz Martvili Kanyonu’na lakin etrafında kamp yeri bakınırken evvel otomobilimiz çamura saplanıyor. Yardım istediğimiz Ruslar da bizim yakınlarımıza kamp atıyor. İlerleyen saatlerde bir otomobil yanaşıyor ve İngilizce kamp yeri soruyor. Onlar da oysaki Türkmüş, yanımıza kamp kuruyorlar. Bir anda 5 çadırlık bir kamp alanına dönüşüveriyor dağın başı.
Sabah gözümüzü açar açmaz hakikat Martvili Kanyonu’na giriyoruz. Okatse Kanyonu’ndaki üzere yürüyüş parkurları yok. Kısa platformlardan yürüyüp bir bot tipine katılıyoruz. Bot çeşidi ekstra fiyata tabi. Botun içinde kanyonun kalbine yanlışsız buz üzere berrak sularda kürek çekerek yol alıyoruz.Kanyonun içi kalabalık. Yüzmek istiyoruz lakin müsaade vermiyorlar. İçimdeki maceracı durmuyor ve yeniden de atlayıp birkaç dakika dahi olsa yüzüyorum.
Sataplia Parkı
Botla kanyon çeşidinden sonra sırada bölgenin son durağı olan Sataplia Mağaraları var. Mağaralar çocuklu ailelere nazaran tasarlanmış biraz da. Onların çok seveceği dinozor maketleri var hepsinde. Dağın altındaki bir tünelden geçip mağaranın tam göbeğine ulaşıyoruz. Bu mağaralar da hayli etkileyici…
Mağaradan çıktıktan sonra yemyeşil ormanların içinde yürüyüp bir cam terasa çıkıp Kutaisi Bölgesi’ne zirveden bakıyoruz. Bölgede aslında daha gidilecek birçok yer vardı. Biz en popülerlerine uğrayabildik. Vaktiniz bolsa Kutaisi kent merkezini de kesinlikle gezin. Kamp yapmayacaksanız konaklamanız Kutaisi merkezde olacak esasen. Bagrati Katedrali, Gelati Manastırı, Niko Berdzenishvili Kutaisi Devlet Tarih Müzesi, Colchis Çeşmesi ve Tskaltubo ilçesi görülmeye paha. 3 gün hepsini görmeniz için kâfi.
