CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türk Demokrasi Vakfı; Yeniden” başlıklı toplantıya katıldı.
Demokrasiye vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “İktidar olursunuz, iktidardan gitmemek için Seçim Kanunu başta olmak üzere ‘Medyayı denetim edeceğim, yargıyı denetim edeceğim. Ben kesinlikle yerimde kalacağım’ dediğiniz andan itibaren demokrasi kan kaybetmeye başlıyor.” dedi.
Altılı masa hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu, “Toplumu ayrıştırdık. Tehlikeli bir mecraya gerçek Türkiye gidiyor. Biz, altılı masa diyoruz bazen Türkiye Masası, Demokrasi Masası, Milletin Masası neyse ismi. Bizi birleştiren tek bir husus var. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi getirmek. Her birimiz farklı partiyiz, programımız farklı. Ülke bu haldeyken, sıkıntıyı bir parti sorunu olmanın ötesinde artık sıkıntı Türkiye problemi haline gelmiştir. Türkiye’ye demokrasiyi getirmek zorundayız. Her bir parti kendi niyetini bir formuyla tabir edecektir. Halk kime teveccüh ederse o iktidar olacaktır.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun satırbaşları:
Bu cins vakıflara siyaset kurumunun, akademinin gereksinimi var. Medyanın muhtaçlığı var. Biz siyasetçiler bir bahis üzerinde istesek de gereğince derinleşemeyiz. Sivil Toplum Örgütleri, aşikâr bir mevzuyu ele alır, bütün çerçevesiyle masaya yatırır, olayı olgunlaştırır. Yararlanmak isteyen siyaset kurumunun önüne koyar.
Bazı siyasal bilimciler ‘Önümüzdeki 50 yıl içinde siyasi partilerin rolü giderek azalacak, STK’ların rolü daha fazla olacak’ diyor.
Demokrasimiz gelişmedi, 100 yılı devirdik bu 100 yıl içinde büyük bedeller ödedik gerçek. Başbakanları idam ettik, gencecik fidan üzere gençlerimizi idam ettik. Darbeler, bildiriler oldu. Geçmişten ders çıkarıp, hoş bir gelecek inşa etmek zorundayız.
Bizim temel problemimiz, demokrasimizin istek ettiği seviyede gelişmemesinin temel noktası şu. Ödediğimiz vergilerin hesabını sormuyoruz. İş dünyası da bunun üzerinde durmalı.
Bizim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişle ilgili hazırladığımız metinde değerli bir şey var. Kesin Hesap Komitesi kurulacak ve lideri ana muhalefetten olacak. Bu demokrasinin gelişmesi açısından, iktidarı elinde bulunduran gücün ‘Ana muhalefete gidip hesap vereceğim, daha dikkatli olmalıyım’ içgüdüsünü geliştirecek. Bu bizim açımızdan son derece değerli.
İkinci temel meselemiz medya. Aslında medya o kadar ayrıştı ki. İktidar sahiplerinin en çok gereksinim duyacakları şey özgür medyadır. Türkiye yahut dünyanın rastgele bir yerinde olan olayı iktidar sahipleri en süratli medyadan öğrenirler. Bir küme medya yalnızca güzelleme yapıyorsa aslında iktidarın aleyhinedir, gerçekleri göremez. Medyanın özgür olması gerekir. Çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medyadır.
Yargı konusunda önemli problemlerimiz var. Yargının bağımsız olması lazım.
Can ve mal güvenliği, demokrasi bu demek aslında. Can ve mal güvenliği olmazsa akademik dünyada, iş dünyası da olmaz. Sivil toplum da olmaz. Farklı kanılara tahammül edemiyorsak orada demokrasi yoktur zati. Geçen gençlerle bir toplantıdaydık. Bir genç, ‘Buradaki bütün arkadaşlar daima birebir görüşteyiz’ dedi. ‘Eyvah, siz dünyayı durdunuz’ dedim. Şayet farklı görüş yoksa ülkeyi, dünyayı büyütemezsiniz.
İktidar olursunuz, iktidardan gitmemek için Seçim Kanunu başta olmak üzere ‘Medyayı denetim edeceğim, yargıyı denetim edeceğim. Ben kesinlikle yerimde kalacağım’ dediğiniz andan itibaren demokrasi kan kaybetmeye başlıyor.
Siyaset kurumu şayet yanlışlardan ders çıkarırsa tarih tekerrür etmez ki. Tekerrür yapılan yanlışlardan ders çıkarmamak fakat demokrasiyi rayından çıkararak, ülkeyi diğer yere götürmek demektir birebir vakitte.
Güzel bir konuşma yaptı sayın Arınç. ‘Keşke başka partiler de gelse buraya’ dedi. Gerçek. Demokrasiyi savunuyorsak birlikte olalım. 1970’lerde, 80’lerde siyasi partilerin genel liderleri otururlardı, televizyonlarda tartışırlardı. Bu periyodun bittiğini görüyoruz. Herkesin bir televizyonu var ve belirli olaylar tartışılıyor.
Toplumu ayrıştırdık. Tehlikeli bir mecraya hakikat Türkiye gidiyor. Biz, altılı masa diyoruz bazen Türkiye Masası, Demokrasi Masası, Milletin Masası neyse ismi. Bizi birleştiren tek bir mevzu var. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi getirmek. Her birimiz farklı partiyiz, programımız farklı. Ülke bu haldeyken, sıkıntıyı bir parti problemi olmanın ötesinde artık sıkıntı Türkiye sorunu haline gelmiştir. Türkiye’ye demokrasiyi getirmek zorundayız. Her bir parti kendi niyetini bir biçimiyle tabir edecektir. Halk kime teveccüh ederse o iktidar olacaktır.
Tazminatlardan kelam ettiniz sayın Arınç. Dünya kadar tazminat davası açıldı ancak hiç birisi beni yıldıramaz. O davaların hangi münasebetlerle açıldığını da biliyorum. Bütün o davaları kazanacağız. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi ya getireceğiz, ya getireceğiz.
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türk Demokrasi Vakfı; Yeniden” başlıklı toplantıya katıldı.
Demokrasiye vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “İktidar olursunuz, iktidardan gitmemek için Seçim Kanunu başta olmak üzere ‘Medyayı denetim edeceğim, yargıyı denetim edeceğim. Ben kesinlikle yerimde kalacağım’ dediğiniz andan itibaren demokrasi kan kaybetmeye başlıyor.” dedi.
Altılı masa hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu, “Toplumu ayrıştırdık. Tehlikeli bir mecraya gerçek Türkiye gidiyor. Biz, altılı masa diyoruz bazen Türkiye Masası, Demokrasi Masası, Milletin Masası neyse ismi. Bizi birleştiren tek bir husus var. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi getirmek. Her birimiz farklı partiyiz, programımız farklı. Ülke bu haldeyken, sıkıntıyı bir parti sorunu olmanın ötesinde artık sıkıntı Türkiye problemi haline gelmiştir. Türkiye’ye demokrasiyi getirmek zorundayız. Her bir parti kendi niyetini bir formuyla tabir edecektir. Halk kime teveccüh ederse o iktidar olacaktır.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun satırbaşları:
Bu cins vakıflara siyaset kurumunun, akademinin gereksinimi var. Medyanın muhtaçlığı var. Biz siyasetçiler bir bahis üzerinde istesek de gereğince derinleşemeyiz. Sivil Toplum Örgütleri, aşikâr bir mevzuyu ele alır, bütün çerçevesiyle masaya yatırır, olayı olgunlaştırır. Yararlanmak isteyen siyaset kurumunun önüne koyar.
Bazı siyasal bilimciler ‘Önümüzdeki 50 yıl içinde siyasi partilerin rolü giderek azalacak, STK’ların rolü daha fazla olacak’ diyor.
Demokrasimiz gelişmedi, 100 yılı devirdik bu 100 yıl içinde büyük bedeller ödedik gerçek. Başbakanları idam ettik, gencecik fidan üzere gençlerimizi idam ettik. Darbeler, bildiriler oldu. Geçmişten ders çıkarıp, hoş bir gelecek inşa etmek zorundayız.
Bizim temel problemimiz, demokrasimizin istek ettiği seviyede gelişmemesinin temel noktası şu. Ödediğimiz vergilerin hesabını sormuyoruz. İş dünyası da bunun üzerinde durmalı.
Bizim Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişle ilgili hazırladığımız metinde değerli bir şey var. Kesin Hesap Komitesi kurulacak ve lideri ana muhalefetten olacak. Bu demokrasinin gelişmesi açısından, iktidarı elinde bulunduran gücün ‘Ana muhalefete gidip hesap vereceğim, daha dikkatli olmalıyım’ içgüdüsünü geliştirecek. Bu bizim açımızdan son derece değerli.
İkinci temel meselemiz medya. Aslında medya o kadar ayrıştı ki. İktidar sahiplerinin en çok gereksinim duyacakları şey özgür medyadır. Türkiye yahut dünyanın rastgele bir yerinde olan olayı iktidar sahipleri en süratli medyadan öğrenirler. Bir küme medya yalnızca güzelleme yapıyorsa aslında iktidarın aleyhinedir, gerçekleri göremez. Medyanın özgür olması gerekir. Çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medyadır.
Yargı konusunda önemli problemlerimiz var. Yargının bağımsız olması lazım.
Can ve mal güvenliği, demokrasi bu demek aslında. Can ve mal güvenliği olmazsa akademik dünyada, iş dünyası da olmaz. Sivil toplum da olmaz. Farklı kanılara tahammül edemiyorsak orada demokrasi yoktur zati. Geçen gençlerle bir toplantıdaydık. Bir genç, ‘Buradaki bütün arkadaşlar daima birebir görüşteyiz’ dedi. ‘Eyvah, siz dünyayı durdunuz’ dedim. Şayet farklı görüş yoksa ülkeyi, dünyayı büyütemezsiniz.
İktidar olursunuz, iktidardan gitmemek için Seçim Kanunu başta olmak üzere ‘Medyayı denetim edeceğim, yargıyı denetim edeceğim. Ben kesinlikle yerimde kalacağım’ dediğiniz andan itibaren demokrasi kan kaybetmeye başlıyor.
Siyaset kurumu şayet yanlışlardan ders çıkarırsa tarih tekerrür etmez ki. Tekerrür yapılan yanlışlardan ders çıkarmamak fakat demokrasiyi rayından çıkararak, ülkeyi diğer yere götürmek demektir birebir vakitte.
Güzel bir konuşma yaptı sayın Arınç. ‘Keşke başka partiler de gelse buraya’ dedi. Gerçek. Demokrasiyi savunuyorsak birlikte olalım. 1970’lerde, 80’lerde siyasi partilerin genel liderleri otururlardı, televizyonlarda tartışırlardı. Bu periyodun bittiğini görüyoruz. Herkesin bir televizyonu var ve belirli olaylar tartışılıyor.
Toplumu ayrıştırdık. Tehlikeli bir mecraya hakikat Türkiye gidiyor. Biz, altılı masa diyoruz bazen Türkiye Masası, Demokrasi Masası, Milletin Masası neyse ismi. Bizi birleştiren tek bir mevzu var. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi getirmek. Her birimiz farklı partiyiz, programımız farklı. Ülke bu haldeyken, sıkıntıyı bir parti problemi olmanın ötesinde artık sıkıntı Türkiye sorunu haline gelmiştir. Türkiye’ye demokrasiyi getirmek zorundayız. Her bir parti kendi niyetini bir biçimiyle tabir edecektir. Halk kime teveccüh ederse o iktidar olacaktır.
Tazminatlardan kelam ettiniz sayın Arınç. Dünya kadar tazminat davası açıldı ancak hiç birisi beni yıldıramaz. O davaların hangi münasebetlerle açıldığını da biliyorum. Bütün o davaları kazanacağız. Bu ülkeye gerçek manada demokrasiyi ya getireceğiz, ya getireceğiz.
