Rusya, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunun gündeme geldiği tarihten bu yana Batı’ya birtakım ikazlarda bulunuyordu. Rus Dışişleri Bakanlığı, sözkonusu ülkelerin NATO’ya iştiraki halinde “ulusal güvenliğine yönelik tehditleri durdurmak için hem askeri hem de öbür nitelikte bir dizi adım atmak zorunda kalacağını” duyurmuştu.
İmzaların atılması akabinde Türkiye’nin “istediğini alıp alamadığı” tartışmaları devam ederken, Rusya’daki yansımaları ve mümkün yansıları öğrenmek için Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre ve Rus Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü’nde Ortadoğu araştırmacısı Dr. Vadim Makarenko’yu aradık. Dürre, Rusya’nın üçlü mutabakatın imzalanması akabinde Türkiye’ye yönelik çok sert bir reaksiyon vermeyeceğini düşündüğünü zira Rusya Devlet Lideri Vladimir Putin’in AKP iktidarının devamını istediğini söyledi. Makarenko ise Ankara’nın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunu “İlkeli bir biçimde değerlendirmesini” aslında beklemediklerini belirtti.
‘Rusya Türkiye’nin NATO’ya evet diyeceğini biliyordu’
Madrid’de imzalanan üçlü mutabakatın Türkiye ve Rusya alakalarını nasıl etkileyeceğini sorduğumuz Dürre, “Rusya’da aslında bu işin bu türlü biteceği kanısı vardı. Zira Moskova, ekonomik ve politik türbülans periyodundan geçen Türkiye’nin Batı ile bağları toparlanmayacak bir noktaya getirmesinin AKP açısından bir yanılgı olacağını biliyor. Biden’dan Erdoğan’a telefon geldiğinde Ankara’nın halinin değişeceği Moskova’da beklenen bir durumdu. Kremlin’in umudu telefonun biraz daha geç gelmesiydi. Zira sürecin uzaması Rusya’nın işine geliyordu ve Moskova’nın beklediğinden kısa sürdü diyebiliriz” dedi.
‘Putin, AKP hükümetinin devam etmesini istiyor’
Dürre, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda Rusya’nın büyük bir reaksiyon vermeyeceğini, tersine vereceği tepkilerin yüzeysel boyutta olacağını tabir ederek bunun sebebinin ise Rusya Devlet Lideri Vladimir Putin’in Türkiye’deki AKP iktidarının devam etmesini istemesi olduğunu söz etti. Putin’in AKP iktidarının devam etmesini neden isteyeceğini sorduğumuz Dürre, “Putin, Erdoğan iktidarının devamını istiyor zira, artık iki başkanın ortasında şahsi bir bağ var. Buna katiyen ‘güven ilişkisi’ denemez lakin Putin ve Erdoğan birebir lisanı konuştuğu için bu türlü bir yakınlık sözkonusu. Öte yandan Rusya mevzuya ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur’ halinde yaklaşıyor. Hasebiyle Türkiye’nin Batı ile münasebetlerindeki çelişmeler de Rusya’nın işine geliyor. Bu sebeple Putin Türkiye’de yeni bir iktidarın gelmesindense AKP’nin kalmasını istiyor. Yeni gelecek hükümetin Batı ile alakaları düzeltme ihtimali Rusya’nın istemeyeceği bir şey. Yani Batı ile düzgün anlaşan yeni bir Türkiye ihtimali, Rusya’yı korkutuyor” sözlerini kullandı.
Ankara’nın dış siyaseti: Tüccar pozisyonu
Ortadoğu araştırmacısı Dr. Vadim Makarenko ise Rusya’da kimsenin, “Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya iştirak sorununu, Avrupa’daki askeri-politik durumu daha da kötüleştirecek ve NATO ile Rusya ortasındaki çatışmanın tırmanmasına yol açacağı tarafında prensipli bir biçimde değerlendireceğini önemli olarak beklemiyordu” diyerek Ankara’nın dış siyasetini “Tüccar pozisyonu” olarak nitelendirdi. Rusya’da yalnızca halkın değil, askeri ve siyasi isimlerin de Türkiye’ye güvenmediğini tabir eden Makarenko Türkiye için, “Bu bir tüccar durumudur ve Türkiye’deki mevcut iktidarı bu formda tanımlamak gerekir” dedi.
‘Rusya’nın tavrı Suriye’de sertleşebilir’
NATO gündeminde yaşanan gelişmelerin Suriye’deki mümkün yansımalarını sorduğumuz Makarenko, “Türkiye’nin Suriye’deki saldırgan hareketleri karşısında Rusya’nın tavrının daha da sertleşeceğini düşünüyorum. Rusya yalnızca Suriye’nin toprak bütünlüğünü değil, tıpkı vakitte Suriye’nin kendi toprakları üzerindeki tam egemenliğini de savunmaktadır. Bu da Suriye topraklarında öteki bir devlet tarafından oluşturulmuş rastgele bir güvenlik bölgesi olmaması gerektiği manasına geliyor. Türkiye, Suriye’deki Rus kümesinin lojistik bağları ve Karadeniz Boğazlarından geçişi düzenlemedeki rolü üzerindeki baskısının Rusya’yı Suriye’de taviz vermeye zorlamasına müsaade vereceğini umuyor ki bu bir dereceye kadar Dışişleri Bakanı Lavrov’un Rusya’nın Türkiye’nin ‘Kuzey Suriye’deki güvenlik kaygılarını’ anladığına dair kelamlarında görülebilir. Fakat Bakan Lavrov bir defasında tango için iki ortağa gereksinim olduğunu söylemişti. Hasebiyle Suriye’deki dans, öbür yerlerdeki üzere yürümeyebilir. Türkiye açıkça NATO Hopak’ını (bir cins Ukrayna kolektif dansı) tercih ediyor” dedi.
Rusya, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunun gündeme geldiği tarihten bu yana Batı’ya birtakım ikazlarda bulunuyordu. Rus Dışişleri Bakanlığı, sözkonusu ülkelerin NATO’ya iştiraki halinde “ulusal güvenliğine yönelik tehditleri durdurmak için hem askeri hem de öbür nitelikte bir dizi adım atmak zorunda kalacağını” duyurmuştu.
İmzaların atılması akabinde Türkiye’nin “istediğini alıp alamadığı” tartışmaları devam ederken, Rusya’daki yansımaları ve mümkün yansıları öğrenmek için Moskova Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre ve Rus Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü’nde Ortadoğu araştırmacısı Dr. Vadim Makarenko’yu aradık. Dürre, Rusya’nın üçlü mutabakatın imzalanması akabinde Türkiye’ye yönelik çok sert bir reaksiyon vermeyeceğini düşündüğünü zira Rusya Devlet Lideri Vladimir Putin’in AKP iktidarının devamını istediğini söyledi. Makarenko ise Ankara’nın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunu “İlkeli bir biçimde değerlendirmesini” aslında beklemediklerini belirtti.
‘Rusya Türkiye’nin NATO’ya evet diyeceğini biliyordu’
Madrid’de imzalanan üçlü mutabakatın Türkiye ve Rusya alakalarını nasıl etkileyeceğini sorduğumuz Dürre, “Rusya’da aslında bu işin bu türlü biteceği kanısı vardı. Zira Moskova, ekonomik ve politik türbülans periyodundan geçen Türkiye’nin Batı ile bağları toparlanmayacak bir noktaya getirmesinin AKP açısından bir yanılgı olacağını biliyor. Biden’dan Erdoğan’a telefon geldiğinde Ankara’nın halinin değişeceği Moskova’da beklenen bir durumdu. Kremlin’in umudu telefonun biraz daha geç gelmesiydi. Zira sürecin uzaması Rusya’nın işine geliyordu ve Moskova’nın beklediğinden kısa sürdü diyebiliriz” dedi.
‘Putin, AKP hükümetinin devam etmesini istiyor’
Dürre, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda Rusya’nın büyük bir reaksiyon vermeyeceğini, tersine vereceği tepkilerin yüzeysel boyutta olacağını tabir ederek bunun sebebinin ise Rusya Devlet Lideri Vladimir Putin’in Türkiye’deki AKP iktidarının devam etmesini istemesi olduğunu söz etti. Putin’in AKP iktidarının devam etmesini neden isteyeceğini sorduğumuz Dürre, “Putin, Erdoğan iktidarının devamını istiyor zira, artık iki başkanın ortasında şahsi bir bağ var. Buna katiyen ‘güven ilişkisi’ denemez lakin Putin ve Erdoğan birebir lisanı konuştuğu için bu türlü bir yakınlık sözkonusu. Öte yandan Rusya mevzuya ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur’ halinde yaklaşıyor. Hasebiyle Türkiye’nin Batı ile münasebetlerindeki çelişmeler de Rusya’nın işine geliyor. Bu sebeple Putin Türkiye’de yeni bir iktidarın gelmesindense AKP’nin kalmasını istiyor. Yeni gelecek hükümetin Batı ile alakaları düzeltme ihtimali Rusya’nın istemeyeceği bir şey. Yani Batı ile düzgün anlaşan yeni bir Türkiye ihtimali, Rusya’yı korkutuyor” sözlerini kullandı.
Ankara’nın dış siyaseti: Tüccar pozisyonu
Ortadoğu araştırmacısı Dr. Vadim Makarenko ise Rusya’da kimsenin, “Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya iştirak sorununu, Avrupa’daki askeri-politik durumu daha da kötüleştirecek ve NATO ile Rusya ortasındaki çatışmanın tırmanmasına yol açacağı tarafında prensipli bir biçimde değerlendireceğini önemli olarak beklemiyordu” diyerek Ankara’nın dış siyasetini “Tüccar pozisyonu” olarak nitelendirdi. Rusya’da yalnızca halkın değil, askeri ve siyasi isimlerin de Türkiye’ye güvenmediğini tabir eden Makarenko Türkiye için, “Bu bir tüccar durumudur ve Türkiye’deki mevcut iktidarı bu formda tanımlamak gerekir” dedi.
‘Rusya’nın tavrı Suriye’de sertleşebilir’
NATO gündeminde yaşanan gelişmelerin Suriye’deki mümkün yansımalarını sorduğumuz Makarenko, “Türkiye’nin Suriye’deki saldırgan hareketleri karşısında Rusya’nın tavrının daha da sertleşeceğini düşünüyorum. Rusya yalnızca Suriye’nin toprak bütünlüğünü değil, tıpkı vakitte Suriye’nin kendi toprakları üzerindeki tam egemenliğini de savunmaktadır. Bu da Suriye topraklarında öteki bir devlet tarafından oluşturulmuş rastgele bir güvenlik bölgesi olmaması gerektiği manasına geliyor. Türkiye, Suriye’deki Rus kümesinin lojistik bağları ve Karadeniz Boğazlarından geçişi düzenlemedeki rolü üzerindeki baskısının Rusya’yı Suriye’de taviz vermeye zorlamasına müsaade vereceğini umuyor ki bu bir dereceye kadar Dışişleri Bakanı Lavrov’un Rusya’nın Türkiye’nin ‘Kuzey Suriye’deki güvenlik kaygılarını’ anladığına dair kelamlarında görülebilir. Fakat Bakan Lavrov bir defasında tango için iki ortağa gereksinim olduğunu söylemişti. Hasebiyle Suriye’deki dans, öbür yerlerdeki üzere yürümeyebilir. Türkiye açıkça NATO Hopak’ını (bir cins Ukrayna kolektif dansı) tercih ediyor” dedi.
